31 Mayıs 2011 Salı

Gnomeo and Juliet (2011)

3 Haziran’da Türkiye’de 3D özelliğiyle gösterime girmesi beklenen Gnomeo and Juliet 84 dakikalık animasyon olarak karşımıza çıkıyor. Yönetmen koltuğundaki Kelly Asbury aynı zamanda Mark Burton ve Kevin Cecil ile senaristliği de paylaşıyor. Dünyaca ünlü “Romeo and Juliet” oyunu bu sefer bahçe cücelerin dünyasının içinde geçiyor. Konuyu anlatmaya gerek duymuyorum. İmkansız olan aşk serüveni tahmin ettiğiniz yönde ilerlerken sadece daha çok gülümseyeceksiniz. Aradaki farklardan biri de Romeo’nun Gnomeo olması. Yeraltı hazinelerine bekçilik eden cüce ve bu cüceyi temsil eden bahçe heykelciği anlamına gelen gnome kelimesinden yola çıkarak proje Gnomeo and Juliet adını almış.

Seslendirmelerde oldukça tanıdık isimler yer alıyor. Sırasıyla Juliet’i Emily Blunt, Gnomeo’yu James McAvoy, Nanette’yi Ashley Jensen, Tybalt’ı Jason Statham seslendirmiş. Ayrıca yan karakterlerde Ozzy Osbourne ve Hulk Hogan sesleri bile var! Bu seslerin başarısını duymanız için filmi dublaj yerine orjinal olarak izlemenizi tavsiye ederim. Özellikle son zamanlarda "The Young Victoria", "The Adjustment Bureau" ve "Gulliver's Travels" filmleriyle göze çarpan (Belçim Erdoğan ikizi gibi gördüğüm) Emily Blunt, Juliet karakterini çok güzel seslendiriyor.


Filmi eğlenceli kılan önemli bir detay da çok ünlü isimlerin müziklere imza atmasıdır. Elton John birçok şarkıda vokal olarak kulakların pasını siliyor; üstelik Lady Gaga ve Nelly Furtado'yla düet yaparak! Animasyon denilince akla gelen başarılı yapımlardan biri olan “Toy Story” ile ufak bir benzerliği olsa da o sahneler seyirciyi çok rahatsız etmiyor. Animasyonları genelde severek izlememe rağmen Gnomeo and Juliet’ten "Ice Age", "Toy Story", "Cars", "Rango", "Up" "Monsters Inc", "Ratatouille", "Finding Nemo", "Corpse Bride", "The Incredibles", "Happy Feet", "Madagascar" ve "Wall.E" kadar zevk alamadım. Bunun sebebi bilindik bir konusu olduğundan değil aslında çünkü gerçekteki konu gibi bir trajedi tabi ki işlenmiyor. Fakat 84 dakika olmasına rağmen fazla uzatılmış gibi geldi. Senaryoyu belki de dar tuttukları için ve sona yaklaşmayı geciktirme uğruna gereksiz yere dallandırıp budaklandırdıkları için çok güzel vakit geçirtmiyor. Favori karakterim kesinlikle Nanette idi! Favori sahnem ise (filmi anlatmıyorum rahat olun J) Shakespeare heykelinin göründüğü dakikalardı. Eminim siz de trajedi ve komedinin kesiştiği bu anları severek izleyeceksiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...