16 Haziran 2011 Perşembe

Denizden Gelen (2010)

Geçen sene Nisan ayında sessizce gösterime giren ve çoğu Türk filmi gibi maalesef gişeden çok mutlu çıkamayan Denizden Gelen (Zeytin Dalı), bilinen ama göz ardı edilen bir konuyla karşımıza çıkıyor. "Züğürt Ağa", "Selamsız Bandosu", "Oyunbozan" filmlerinin 1955 doğumlu usta yönetmeni Nesli Çölgeçen yönetmen koltuğunda arzı endam ederken senaryoyu da Ersin Kana kaleme alıyor. Oyuncu kadrosu da Onur Saylak, Jordan Deniz Boyner, Sümer Tilmaç, Ahu Türkpençe ve Deniz Özerman gibi bilinen ve başarılı sanatçılardan seçilmiş.

Afrikalı bir göçmenin ölümüne sebep olan polis Halil, bu olayın ardından vicdanıyla hesaplaşmaktadır. Bir süre Dalyan'da inzivaya çekildiği sırada, başka bir kaçak olan küçük Jordan ile karşılaşır. Babasına kavuşmayı dört gözle bekleyen Jordan'ın isteği ise ne yazık ki o kadar kolay olmayacaktır.  


Gişe hasılatı ümit edilerek çekildiğini düşünmediğim Denizden Gelen'in konusu aslında bilinen ama arka plana itilen bir gündem maddesi. Senaryo abartılardan uzak bir sadelikte ele alınıyor. Herkeste istenmeyen bir hüzün, keder var. Bu sizin de içinizi izlerken burkuyor. Aslında Halil, Jordan ve Yaren hemşirenin hayatlarının kesişim noktası sizi de onların hayatının içine sokuyor. Konu gereği çok yüksek bir anlatıma sahip olmamasına rağmen Çölgeçen'in yönetmen koltuğunda oturması izlenebilir hale getiriyor. Film kendi sorununu açıklıkla aktarabiliyor. Yasal olmayan bu göç aşamasında o hayattan ne kadar uzak ve bilgisiz olduğunuzu fark ediyorsunuz. Genelde haberlerde zaman zaman gösterilen kaçak göçmenlere en fazla bir kaç dakika göz attıktan sonra kanalı değiştiriyoruz. Filmde ise kanal değiştikten sonraki yaşam anlatılıyor. Tüm bunların yanında, eksiklikler ve ortada kalan konular yok mu? Elbette var. Örneğin, Yaren hemşirenin hayatı gereksiz bir biçimde senaryoya eklenmiş. Başı ve sonu yok, sadece onun ağzından duyuyoruz ama bu öyküye hiçbir şey katmıyor. Jordan ile ilişkisi güzel olarak sahnelense de Halil ile olan sahneler filme daha fazla zaman katmak için yaratılmış gibi görünüyor. Bunun etkisinin yönetmenden çok senaryodaki eksiklik gibi düşündürüyor.
Jordan minik göbeğiyle!
Diğer yandan, Halil karakteri oldukça başarılı bir şekilde ele alınıyor. 1977 doğumlu Onur Saylak'ın canlandırdığı karakter oldukça sakin ama vicdanıyla çelişen bir polis. Saylak, abartarak kendisini göstermeye çalışmıyor. Bunun yanında, emeğini de ortaya koyuyor. "Sonbahar" ile adını duyuran oyuncu, arkasından "Güz Sancısı" ve "Ölü Yaprak Vuruşu" filmlerinde rol aldı. 2009 yılında "Sonbahar" filmi ile en iyi erkek oyuncu SİYAD ödülü ve Yeşilçam ödülünü aldı. 2000 yılından itibaren "Bizim Evin Halleri", "Yabancı Damat", "Hisarbuselik", "Asi", "Nefes" ve "Gönülçelen" gibi bir çok TV dizisinde seyirci karşısına çıktı. Yaren hemşireyi oynayan Ahu Türkpençe ise karakterin elverdiği kadar kendini ekrana yansıtıyor. Karakterin yeteri kadar oturtulduğunu düşünmediğim için Türkpençe'nin oyunculuğu biraz arka planda kalıyor. Jordan karakterini canlandıran Jordan Deniz Boyner ise o sevimliliğinin altında dramını, hüznünü çok etkileyici şekilde yansıtıyor. Onla beraber sizin de içiniz parçalanıyor ve çocuğun talihine sövmek istiyorsunuz. "Sihirli Annem" dizisinde "Toprak" rolüyle küçük yaştan beri kamera karşısındaki oyuncuyu (hala küçük gerçi) umarım başka projelerde de görebiliriz.
Favori sahnem Caretta Carettaların görünüşü 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...