24 Kasım 2011 Perşembe

Margin Call (2011)

Oyunun Sonu
Güçlü oyuncu kadrosu sayesinde dikkat çeken, hatta Oscar adaylığına da göz kırpan Margin Call, bağımsız bir drama olarak karşımıza çıkıyor. Yönetmen/senarist J. C. Chandor’ın ilk filmi olmasına rağmen beklentileri fazlasıyla karşıladığına şüphe yok gibi görünüyor. Fragmanını izlediğimde çok fazla dikkatimi çekmese de sırf meraktan izledim. Filmle ilgili özet olarak yazacağım iki şey var: 1) Aksiyon sevenlerdenseniz filmden zevk alamazsınız. 2) Durağanlığına rağmen oldukça başarılı! 3.5 milyon $ bütçeli ABD yapımının oyuncu kadrosunda neredeyse boş yok: Kevin Spacey, Paul Bettany, Jeremy Irons, Zachary Quinto, Penn Badgley, Simon Baker, Mary McDonnell, Demi Moore, Stanley Tucci.

2008 Wall Street’inde bir yatırım bankası, yüksek riskli yatırım araçlarını müşterilerine satarak havada uçuşan paralar kazanır. Hem de piyasanın durumundan bu müşterileri haberdar etmez. Hisseleri yerle bir olmak üzere olan 107 yıllık bu şirketin üst düzey yöneticileri durumun farkında bile olamazlar. Tesadüf eseri riski öğrenen iki genç broker durumu üstlerine anlatır ve olağanüstü bir toplantı düzenlenir. Önlerinde iki seçenek vardır! Ya doğru olanı yapacaklar ya da …

Boys Don’t Cry”, “Tigerland”, “Little Fish”, “The Messenger” filmlerinin müzik çalışmalarını yapan Nathan Larson, gerilimi sağlayacak etkileyici bir çalışma çıkarıyor. Oyuncu kadrosuna bakınca proje cezbedici görünüyor. En azından oyuncu performansı konusunda hayal kırıklığı yaşamayacağınıza inanıyorsunuz ki bu inanç da boşa çıkmıyor! Çekimler ve ışıklandırma oldukça başarılı; ilk uzun metrajlı bir projeye göre Chandor iyi bir işe imza atıyor. Mekan, dekor, kostüm detayları mekan ve konu darlığına göre fena görünmüyor.

Bu filmin kilit noktası oyuncularla birlikte kesinlikle senaryo ve kurgudur. 24 saatlik bir zaman diliminde finans piyasasının çöküşü, alınan riskler, verilen kararlar, piyasanın içinde olmayanlar için anlaşılması zor terimler tahminden daha akıcı olarak etkili bir kurguyla sunuluyor. Konu aslında yavaş ilerliyor gibi görünüyor lakin sürükleyiciliği elden bırakmıyor. Tüm karakterlerin stresi size geçiyor. Dallandırıp budaklandırmadan konuya hızlı bir geçiş yapılması soru işaretlerini uzun süre kafada tutmaya mahal vermiyor. Senaryo karakterlere değil, konuya bağlı kalıyor. Karakterler hakkında hiçbir detaya inilmiyor; ne aileleri, ne özel yaşamları, ne de hayata bakış açıları. Sadece Kevin Spacey ve Paul Bettany’nin canlandırdığı karakterler hakkında birkaç sahne bulunuyor. Hatta keşke filmin sonunda Kevin Spacey’nin canlandırdığı karakterin özel hayatı ile ilgili ufak da olsa verilen bilgi hiç filme dahil olmasaydı bile diyebilirsiniz. Filmin bütünlüğünü bozmuş gibi geldi çünkü seyrederken de fark edeceksiniz ki amaç karakterleri tek tek ele almak değil, onları bir bütün olarak seyirciye aktarmaktır. Hepsi bir bütünken değerli, aksi takdirde zincir kırılır.
Konunun ağırlığı ve Wall Street ile ilgili pek çok hayat bulan proje sonrasında takip edilmeme ihtimali aşikar. Hatta gişe yapamayacağı da bir kehanet değil. Diğer yandan, ağır ilerleyen, çok aksiyon vaat etmeyen projeleri izlemekten keyif alıyorsanız kaçırmayın. Tahmininizden daha etkileyici çıkabilir. IMDB’nin 7.2, Metacritic’in 76, Rotten Tomatoes notunun da 85 olması gelen eleştirilerin genelde olumlu yönde olduğunun ispatı sayılır.

Sürekli oyuncu kadrosunu övüp durmamın sebebi ise isimlerin çok büyük olmasıdır. Erkek ağırlıklı bir kadronun içinde Demi Moore’un (rahatsız edici sesine rağmen) var olması fena durmuyor. Epey yaşlandığı da gözden kaçmıyor. Jeremy Irons başta olmak üzere, “Lucky Number Slevin”ın Det. Brikowski’si Stanley Tucci; “Battlestar Galactica”nın President Laura Roslin’i Mary McDonnell; “The Devil Wears Prada”nın Christian Thompson’ı, “The Killer Inside Me”nin Howard Hendricks’i Simon Baker; “Gossip Girl”ün Daniel Humphery’i Penn Badgley; “Heroes”un Sylar’ı Zachary Quinto harika bir kadronun etkileyici askerleri gibiler! 2 Oscar sahibi Kevin Spacey ise karakteri beklenenden çok daha etkileyici canlandırıyor. Tamam, oyunculuğundan şüphe etmek ya da tartışmak yersiz gelebilir ama mimik ve hareketleri ile o kadar iyi doldurmuş ki karakteri, tabiri caizse “cuk oturmuş”!

Projede Kevin Spacey’den sonra favori oyuncum 1971 doğumlu Paul Bettany’dir. “A Beautiful Mind”, “Master and Commander: The Far Side of the World”, “Dogville”, “Wimbledon”, “The Da Vinci Code”, “Iron Man”, “Iron Man 2” gibi pek çok projede yer alan ünlü oyuncu, maddi boyut üzerinden biraz irdeleme şansına sahip olduğumuz karakterlerden birini canlandırıyor. Hareket ve mimikleriyle ustaca rol kesmesi kaçırılmaması gerekir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...