5 Aralık 2011 Pazartesi

The Thing (2011)

Şey
The Thing’i Ekim ortası gösterime giren diğer filmlerden ayıran çok önemli bir özelliği var: 1982 tarihli John Carpenter’ın aynı adlı filminin başlangıç hikayesi olması! Bunu duyunca bile meraktan sinemaya koşmaya yelteniyor insan. 102 dakikalık ABD – Kanada yapımının yönetmeni Hollandalı Matthijs van Heijningen Jr iken, senaryoyu Eric Heisserer “Who Goes There?” (John W. Campbell) kitabından uyarlamıştır. Oyuncu kadrosunda ise Mary Elizabeht Winstead, Joel Edgerton, Ulrich Thomsen, Adewale Akinnuoya-Agbaje, Eric Christian Olsene yer almaktadır. İngilizce ve Norveççe dillerinin kullanıldığı korku ve bilimkurgu türündeki projenin bütçesi 35 milyon $ olarak belirtildi.

Antartika’nın izole edilen bir bölgesine giderek hayatının en önemli araştırmasına dahil olan Kate fosil bilimcisidir. Norveçli bilim adamlarıyla (gazetelerdeki İsveçli ve Norveçli bilim adamları gibi değil tabi ki) milyarlarca yıldır buzun altında donup kalan bir organizmayı incelemeye koyulurken fark ederler ki yaratık hareketlenmeye başlar.
Scream” serisi, “The Faculty”, “Resident Evil”, “Blade II”, “I, Robot”, “The Omen”, “The Hurt Locker” filmlerinin müzik çalışmalarını yapan Marco Beltrami’nin Şey filmine kattığı başarıyı göz ardı etmemek gerekiyor. Diğer yandan, 2011 yılı ile çok örtüşmeyen hatta zaman zaman sırıtan müzikler de mevcut. Kötü demek haksızlık olabilir ama çok da uyum yakalayamadım. Filmlerdeki en büyük zaaflarımdan olan kar manzarası burada büyük rol aldığı için filme karşı aşırı tepkili olamıyorum. O kadar güzel bir kar manzarası var ki diğer dekor, kostüm, makyaj gibi detayların vasatlığını pek umursamadım. Tabi izlenen romantik film olmadığı için bir yere kadar bu manzara çekilebiliyor. Sonrasında korku ve gerilim dolu sahneler arıyorsunuz. Lakin buna ulaşmak pek de mümkün olmuyor. Korktuğum sahne neredeyse yok diyebilirim. Belki de çok alışılageldik olduğu için korku sahneleri deyince daha yaratıcı şeyler peşine düşüyoruz. Film zaten başka bir filme bağımlı olduğundan elindeki malzemeyi hayal gücüyle çok fazla büyütemiyor. Bir şekilde yaşananlar için olayları yönlendirmek zorunda kalıyor. Aslında seyrederken de ne olacağını az çok tahmin ediyorsunuz çünkü devam filmini (1982 olanı) ya izlemişsinizdir ya da duymuşsunuzdur. Belki de bu durum korkuyu hafifletiyor. Ayrıca “The Thing” olan yaratık teknolojik nimetlerden çok faydalanamamış gibi geldi. İnsanların geçirdiği mutasyon sahneleri türüne göre fena olmasa da mükemmel bir görsel şölen yakalamak imkansız. Tüm bu olumlu olamayan düşüncelerime rağmen, hızlı bir giriş ve başarılı bir sonla etkilediğini de belirtmek isterim. Büyük bir hevesle koltuğa otururken başlangıcı hiç de fena görünmüyor. “Evet güzel bir şeyler izleyebileceğim” duygusunu yaşatıyor. Lakin kapanış sahnesine kadar bu heyecan balon misali sönüp kalıyor. 1982 tarihli filme bağlanışı da beklenmedik şekilde çarpıcı oluyor.
IMDB’den 6.5, Metacritic’ten 49, Rotten Tomatoes sitesinden de 35 puan alan film orta şeker eleştirilere maruz kalıyor. İlk filme olan sadakat takdir toplarken asla bir klasik olamayacağı da belirtiliyor. Tüm bunlara rağmen, baş roldeki Mary Elizabeht Winstead olmak üzere tüm oyuncular türe uygun bir performans sergiliyorlar. İskandinav ağırlık bir kadronun seçilmesi o soğuk havayı ve gerilimi arttırdığı şüphesiz. “In a Better World” filminde de izlediğimiz 1963 doğumlu Ulrich Thomsen, Dr. Sander Halvorson ile etkileyici bir oyunculuk gösteriyor. Beni etkileyen ikinci bir performans ise Derek Jameson rolü ile 1967 doğumlu Adewale Akinnuoye-Agbaje’dir. “Lost” dizisinde Mr Eko’yu canlandırdığı için bu ikinciliği kapmış olabilir tabi J


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...