6 Ocak 2012 Cuma

The Kid With a Bike (2011)

Bisikletli Çocuk

Filmekimi’ne gidememenin acısını filmleri zar zor bularak yaşıyorum. Bisikletli Çocuk’u (orijinal adı ile Le Gamin au velo) da izleyince bu acı biraz daha depreşti. Belçikalı Jean Pierre ve Luc Dardenne kardeşlerin yapımcılığını, yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği 87 dakikalık Belçika, Fransa ve İtalya yapımının baş rollerinde Cecile de France ve Thomas Doret yer almaktadır. 2011 favori Türk filmim "Bir Zamanlar Anadolu’da"nın kahramanı Nuri Bilge Ceylan ile Cannes Film Festivali’nde Büyük Ödülü paylaşan dramı kaçırmamakta fayda var. Türkiye’de 16 Aralık 2011’de gösterime giren film Fransızca dili ile seyirciyle buluşuyor.

11 yaşındaki Cyril’in en büyük hedefi onu yetimhaneye terk eden babasını bulmaktır. Bu arayış sırasında tesadüfen tanıştığı Samantha’nın ona koruyucu ailelik yapmasını ister. Küçük yaşlarda terk edilmenin verdiği hırçınlığı dışarı çıkararak rahatlayan Cyril’in aslında istediği şey hiç de imkansız değildir.

57 (Luc) ve 60 (Jean Pierre) yaşlarındaki Dardenne kardeşlerin en son 2008 yapımı “Lorna’s Silence” ı izleyen seyirciler bu filmi elbette dört gözle bekliyorlardı. Beklenilene değdi mi peki? Eğer Dardenne kardeşlerin projelerini seviyorsanız elbette değdi. Masumiyetin ufacık bir yürekte nasıl hırçınlığa döndüğünü, aslında o yüreğin tek isteği biraz ilgi ve sevgi olduğunu görmek o kadar üzüyor ki insanı… Bu sefer sadece senaryosu ile beni etkileyen bir film çıktı karşıma. Oldukça basit, sıradan ve bilindik bir öyküye sahipken bunu gene aynı sadelikle ama çarpıcı bir şekilde karşımıza çıkaran yönetmenleri de senaryo dışında ayrıca tebrik etmek lazım. Bunlarla birlikte, mekan ve kostüm çok göze çarpmasa da kardeşler güzelce serpiştirmiş detayları. Çocuğun hırçınlığını gösteren kırmızı renkteki kıyafetler, deniz kenarındaki berrak havada yapılan pikniğin mekan seçimi ile çocuğun ruh halinin eşleşmesi aklıma ilk gelenlerdendir. Senaryo sade olsa da 87 dakika hiç sıkılmadan, ilginiz dağılmadan keyifle filme kendinizi teslim edebiliyorsunuz. Üstelik bu sefer kardeşlerin normalde tercih etmediği arka fonda müziğin olması bile şaşırtmıyor.

--- SPOILER --- Senaryoda beni en çok etkileyen sahne çocukla mahallenin bıçkın delikanlısı (tabi bizdeki delikanlılar gibi düşünmeyin) arasında geçenlerdi. Delikanlı, çocukla kurdukları tezgah için para teklif ettiğinde çocuğun onu reddetmesi, para için yapmadığını söylemesi resmen yüreğimi cız ettirdi. Duygusal anıma mı denk geldi bilmiyorum fakat çocuğun tek isteğinin ona yol gösterebilecek bir erkek olması ve bunun hırsız ya da rahip olmasının önem taşımamasıdır. Koruyucu anneyi sevmesine rağmen bir kadın ve üstelik bir de kadın kuaförü olması beklentilerini, model rolü ihtiyacını karşılayamıyor. Gidip o babayı pataklamak istedim! --- SPOILER ---
IMDB’den 7.6, Rotten Tomatoes’tan 92 alan filme gelen eleştiriler genellikle olumlu yöndedir. Seyircileri ve eleştirmenleri de en çok etkileyen senaryosu olmuştur. Filmde yardımcı oyuncular epeyce arkalarda kalarak aslında başarılı bir seçim yapılmış. Odak noktasındaki çocuğun duygularını görürken başka karakterlere yoğunlaşmak istenmiyor. Koruyucu anne rolündeki 1975 Belçika doğumlu ünlü oyuncu Cecile de France ise Matt Damon ile rol aldığı Clint Eastwood filmi “Hereafter”dan sonra tekrar sinemada seyirci ile buluşuyor. Öykünün sadeliğine bakıldığında Cecile de France seçimi çok doğru görünüyor çünkü yapmacıklıktan uzak, doğal bir havası var. Duygularını mimiklere çok güzel yansıttığı için görüldüğü her sahnede ilgiyle onu takip edebilirsiniz. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...