19 Mayıs 2012 Cumartesi

The Awakening (2011)


Öbür Dünyadan

20 Nisan’da Türkiye’de gösterime giren Öbür Dünyadan, az çok tahmin edilir sahneler sonrası daha şaşırtıcı ama yabancı olmadığımız bir sonla karşımıza çıkıyor. Tahmin edilebilir olması iyi midir kötü müdür emin değilim fakat seyrederken vakit geçirtiyor. Yönetmenliğini Nick Murphy’nin, senaryosunu da Stephen Volk ve gene Nick Murphy’nin kaleme aldıkları filmin baş rollerinde Rebecca Hall, Dominic West, Imelda Staunton yer alıyorlar. 107 dakikalık korku gerilim türündeki Birleşik Krallık yapımının bütçesi 3 milyon Euro açıklandı.

1921 İngiltere’sinde hayaletleri yakalama konusunda uzman Florence, ortada dolaşan sahtekarları, doğru olmayan haberleri su yüzüne çıkarmaktadır. Bir gün gelen talep üzerine taşrada yatılı bir okula gider. Okulda birden çok hayalet gezdiğini ve bu hayaletlerin öğrencilerle hademelere göründüğü söylenmektedir. Bu durumun çocuklar tarafından uydurulduğunu düşünen Florence, oyunun asıl yüzünü çıkarmak için çalışmalara başlar. Fakat olaylar beklediği gibi gitmeyecektir.

Mekan olarak Londra’nın seçildiği filmde, dekor ve kostümler oldukça başarılıdır. Özellikle yatılı okul, gerilim türüne yakışacak çekimlerle korkutucu hale gelmiştir. O taş duvarların soğukluğu hem karakterlere hem de seyircilere yansıyor. Geçmiş zamana yer verilmesine rağmen görüntü teknolojisi döneme göre sanki biraz fazla kaçıyor. Tabi bu başarısız olduğu anlamına gelmez. Aksine, gerilimi yükseltiyor. Renk ve kontrast ayarları da canlılıktan daha uzak, karanlık ve koyu tercih edildiği için etkileyicidir.

Senaryoya gelirsek; mekan, dekor, kostün, görüntü teknolojisinin yanında biraz daha vasat kalıyor. 107 dakikanın geneli sürükleyici görünmekle beraber zaman zaman sahnelerin ve konunun gereğinden fazla uzatıldığı hissediliyor. Sonuca ulaşmak için yok yere zaman kaybı yaşadığınızı düşünüyorsunuz. Karakter detaylandırmalarına ise filmin sonunu etkilememek adına çok yer verilmiyor. Gerçi baş roldekiler dışında az da olsa bazı karakterleri detaylandırmak gerekirdi diye düşünüyorum. Sonuçta karakterler senaryoyu zenginleştirir. Kurgunun üzerinde az biraz daha fazla durulsaydı seyirciyi daha tatmin edici bir proje çıkacağından eminim. Unutulmaması gereken şey ise konu tahmin edilebilir türden ama ele alınışı farklıdır. Sonuçta çok fazla “hayalet kovalayan” baş rol oyunculu bir proje izlememişizdir, değil mi?
IMDB’den 6.5, Rotten Tomatoes’tan 71 alan projeye gelen eleştiriler türüne göre genellikle olumlu yöndedir. Gerilim sahnelerinin ön plana çıktığını düşünürsek bir bakıma hedefe ulaşıyor denebilir. Senaryonun zaman zaman heyecanı azaltması bu yüzden o kadar da rahatsız etmiyor.

Baş rol oyuncusu 1982 İngiltere doğumlu Rebecca Hall’u daha önceden “The Prestige”, “Vicky Cristina Barcelona”, “Frost/Nixon”, “The Town” filmlerinden hatırlayabilirsiniz. “Vicky Cristina Barcelona” filmiyle en iyi kadın oyuncu Altın Küre adayı olmuştur. Bu film dahil şimdiye kadar canlandırdığı karakterlerin hakkını verse de akılda kalıcılık için yeterli olamadığını düşünüyorum. Belki benim seçiciliğimden kaynaklanıyor. Rebecca Hall’a eşlik eden 1969 İngiltere doğumlu Dominic West ise daha parlak bir kariyerle karşımızda duruyor. “Star Wars Episode I: The Phantom Menace”, “A Christmas Carol”, “28 Days”, “Chicago”, “Mona Lisa Smile”, “The Forgotten”, “Hannibal Rising”, “300” rol aldığı projelerin başında geliyor. Karakter detaylandırmasının kurbanı olarak Rebecca Hall’un arkasında kalsa da güçlü oyunculuğu baş rolü destekler niteliktedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...