19 Eylül 2012 Çarşamba

Polisse (2011)

Polis

İlk bakışta afişiyle dikkat çeken, ardından Cannes Film Festivali Jüri Özel Ödülü’nü kazandığı için seyretmeye tetikleyen Polis, zor konusuyla ekrana bağlıyor. 127 dakikalık Fransa yapımının yönetmen koltuğunda oturan oyuncu Maiwenn, senaryoyu Emmanuelle Bercot ile kaleme alıyor. Baş rollerde Karin Viard, Joeystarr, Marina Fois, Nicolas Duvauchelle, Maiwenn’in oynadığı dramın bütçesi 6 milyon Euro iken, hasılatı 30 milyon Euro’dur. Türkiye’de 27 Temmuz’da gösterime girmişti.

Paris Çocuk Koruma Birimi’nde çalışan bir grup polisin hem özel hem mesleki hayatları göz önüne serilirken, pedofilinin detaylarına iniliyor. Bu grubu gözlemlemek için İçişleri Bakanlığı, Melissa adlı fotoğrafçıyı gönderir. Çocuklarına kötü davranan ve istismar eden anne babalar, ailesiz çocuklar ve trajediyle karşılaşmış her yaştan her ırktan çocuklara yardım etmeye gönülden yeminli bu polisler, gerçekleri olduğu gibi ortaya döküyorlar.

Bilinen, tahmin edilen ama asla yüzleşmek istemediğimiz oldukça zor bir konuya değiniyor Maiwenn. Seyretmesi bile insanın içini burkarken bu olaylara dahil olmak nasıl bir duygudur diye düşünmeden geçemiyorsunuz. Yönetmen, tercihini belgesel havası yaratarak doğallıktan yana kullanmış. Hatta çekimlerle birlikte senaryoda da belgesel havası sezinliyorsunuz. Sayısız karakterin içinde öykünün öneminden öte tema ana hedeftir. Karakter detaylandırmaları aramıyorsunuz. Çocukların yaşadığı zorluklar zaten yeterli geliyor. Olaydan çok duruma yönlendiriyor. Diyaloglar oldukça doğal, hatta bazen hayattan tiksinmenize bile sebep oluyor. Gözünüzden sakındığınız evlatlarınızın yaşıtları meğer nelere maruz kalabiliyormuş, şahit oluyorsunuz. Polisler için konuşması gayet normal görünüyor; sonuçta onların mesleği bu. Diğer yandan onların da taşma noktaları var. Sabırları yaşananlar karşısında tükenebiliyor.

Senaryo daldan dala atlıyor. Her an yeni bir öyküye tanıklık ediyorsunuz. Zaman zaman kafa karıştırsa da bu geçişler; sorun aynı sorun aslında, sadece boyutları değişiyor. Bir yandan mutsuz ediyor, bir yandan bazılarına çözüm getirebildiği için şükrediyorsunuz. Filmin türü aksiyon, dram, az da olsa mizaha giriyor. Konunun ağırlığını yan türlere geçişle dengelemişe benziyor yönetmen. Gerçi bu bilinçli bir tercih mi yoksa hangi yoldan gideceğine karar verememişlik mi, bilinmez. Konu rahatsız ediyor, sinir bozuyor. Parça parça anlatılan her olayın gerçekten yaşanmış olduğunu öğrenmek ise öykünün sertliğini kamçılıyor. Bazı sahnelerin yersizliği göze çarpabilir. Polislerin özel hayatını aktarırken asıl konudan saplamalar görünüyor. Bu noktada o insanların mesleklerine özel hayatlarının yükü de binince nasıl bir buhran geçirebilecekleri gözler önüne seriliyor. "Siz olsanız ne kadar dayanabilirdiniz?" dercesine bakıyorlar.
İnsanlar taciz, tecavüz, çocuk gelin, pedofili olaylarını duymak, görmek, okumak istemiyor. Türk dizilerinde ve haberlerinde sıkça görünmesi yeteri kadar sıktı yorumları geliyor. Şunu da unutmamak lazım ki okumaya görmeye dayanılamayan şeyler aslında yaşanıyor, masal değil gerçeğin ta kendisi. Farkındalık yaratmak, bunu göze alarak projeye imza atmak ise gerçekten yürek istiyor.

Projenin adı oldukça net: Polis! Herhangi bir ima, gönderme yok. Filmin masumiyetini simgeleyen çocuklar ise “Police” kelimesine “Polisse” dedikleri için ve konu tamamen çocuklara odaklandığı için onların masumca söyleyişleri filme adını vermiş. Sıra dışılığı afişiyle beraber adında da devam ediyor. Çocuk saflığının vahşetle yüzleşmesi dünyanın adaletsizliğine söylenmenize neden oluyor.

IMDB’den 7.3, Rotten Tomatoes’tan 88 puan almıştır. Bu başarının arkasında konu seçimi, ekrana aktarılışı, karakterlerin doğallığı bulunuyor. Seyredenlerin çoğu filmin pek çok öyküyü içermesinden az biraz hayıflansa da ekrandan gözlerini ayıramadıkları da itiraf kısmı olarak kaydedilebilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...