5 Şubat 2013 Salı

Pazarları Hiç Sevmem (2012)


Pazarları Hiç Sevmem’le ilgili herkesin hem fikir olduğu iki şey var: Adı ve ilgi çekici fragmanı. Zaten seyirciyi de bu iki şey ekran başına geçiriyor. 27 Nisan 2012’de gösterime giren 85 dakikalık dramın yönetmen koltuğunda Rezzan Tanyeli oturuyor. İlk filmi olan Pazarları Hiç Sevmem’in senaristliğini de üstleniyor Tanyeli. Oyuncu kadrosu ise hayli ilgi çekici: Melisa Sözen, Edhem Dirvana, Ayşen Gruda, Ezgi Mola, Hasibe Eren, Umut Kurt, Şebnem Dilligil.

Oğuz, son arzusu yeşil Mercedes'ini görmek olan babasının bu isteğini gerçekleştirmek için kolları sıvar. Oğuz Ayşe’ye hala aşıktır ama Ayşe başkasıyla evlenmek üzeredir. Bu arada hayatına ansızın Deniz girer. Deniz ise yalnız, işsiz ve mutsuzdur. Bu yol kesişmesi Oğuz ve Deniz’in en zor dönemlerinde ikisine de iyi gelecek midir?

Filmin benim için en büyük artısı kuşkusuz Nil Karaibrahimgil’in “İstanbuldayım” şarkısıdır. Karaibrahimgil, bu film için enfes şarkıyı bestelemiştir. Öyküye çok yakıştığı da inkar edilemez. Filmin genelinde de müzik çalışmaları hiç fena değil. Oğuz ve Deniz’in hayatlarıyla paralel ilerliyor. Mekan, dekor, kostüm detayları hayli sade ve doğal görünüyor. Tire, Ödemiş kasabalarında çekilen sahneler elbette en beğendiklerimdi. İstanbul’daki çekimlere oranla daha sıcak bir etki yaratıyor. Temiz ve net görüntü yanında kamera açıları da türüne ve bütçesine göre kalitelidir. Hikayenin dönem geçişlerini mevsimle anlatması da beğendiğim diğer bir noktadır. Yağmur ve kar yağışı enfes bir görsellik katıyor. Yaz aylarının verdiği neşe ve umudun kış aylarında yerini hüzne bırakması güzel anlatılıyor. Bunun kamerayla yakalanması ise ayrı bir tesir yaratıyor.
Senaryoya gelindiğinde ise yukarıdaki paragrafıma nazaran beğenim düşüyor. Aslında türü dram diye belirttim lakin dram komediye, hafiften mizaha, bazen de romantiğe kayıyor. Her birinden bir tutam almış. Sanki her türlü seyircinin beğenisi kazanma çabasında ki bu durumu sevemiyorum. Her filmde bunu yakalamak kolay olmuyor, çok belli edip sırıtıyor. Konusunu okuyunca beklenti tek şeye kayıyor: Oğuz ve Deniz’in birbirine yaklaşması ve aradaki kıvılcımın çıkması. Bu beklentiye ulaşana kadar o kadar çok farklı karakter dahil oluyor ki asıl amacından kopuyor, sürükleniyor. Sadece Oğuz ve Deniz’e odaklanılsa başarı artardı diye düşünüyorum. Diğer yandan, yan karakterleri canlandıran oyuncular o kadar marifetli ki onlar çıksa 85 dakika geçmezdi diye tahmin ediyorum. Film beni ikileme sokuyor J

Tabi senaryonun içindeki kavramlar oldukça güçlü: yalnızlık, umutsuzluk, çaresizlik, ölümle hayatın arasındaki incecik çizgi, aile. Her biri hayatın en içinde yer alıyor fakat senaryodaki yerini koruyamıyor; bütünlük sağlayamıyor.

Oyuncu kadrosu ise Türk dizilerini aratmayacak kadar zengin. Melisa Sözen, Ayşen Gruda, Hasibe Eren, Ezgi Mola, Umut Kurt ve Şebnem Dilligil hünerlerini ortaya koyuyorlar. Yalnız bu oyuncuların filme fazla geldiğini de kabul etmek gerekir. Her an patlama yaşanacak yeteneklerini dizginliyorlar adeta. En büyük huzursuzluğu da baş roldeki  Edhem Dirvana’dır. Ne karaktere ayak uydurabiliyor ne filmin bütünlüğüne katkı sağlayabiliyor. Başka bir diyarda yaşıyor. Performansı da etkisiz, yetersiz, izlenmekten hayli uzak. Yan karakterler bu kadar özenle seçilmişken baş rolde nasıl böyle bir risk alındı, hayret etmemek imkansız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...