31 Temmuz 2013 Çarşamba

Aşk Kırmızı (2013)

15 Mart’ta gösterime girdiğinde gelen eleştiriler yüzünden sinemada izlemekten vazgeçtiğim, Osman Sınav ve Nurgül Yeşilçay adıyla da aklımın bir kenarında kalan Aşk Kırmızı’yla sonunda yollarımız kesişti. Yönetmenliğini ve senaristliğini Osman Sınav’ın üstlendiği 114 dakikalık projenin baş rollerinde Nurgül Yeşilçay, Tayanç Ayaydın, Ezgi Asaroğlu, Teoman Kumbaracıbaşı yer alıyorlar. Filmin türü ise adından yeteri kadar belli oluyor: romantik, dram.

Zeynep ve Ferhat oldukça mutlu evli bir çifttir. Birbirlerini çok sevmektedirler; ta ki Ferhat bir iş gezisinde ilk aşkı Nazlıgül’le karşılaşıncaya kadar. Geçmiş hiçbir zaman tam kapanamamışken yıllar sonra bu rastlaşma Ferhat’ı ve Nazlıgül’ü allak bullak edecektir. Aynı şey Zeynep için de geçerlidir. Ferhat ikilemde kalır: Yıllar önce elinden uçup giden Nazlıgül mü yoksa biricik karısı Zeynep mi?

Osman Sınav’ın adı varken neden eleştiri yağmuruna tutulduğunu filmi seyretmeye başladıktan sonra anlıyorsunuz. Sınav’ın birçok projesini TV ve sinemada takip etmiş biri olarak belirtmem gerekir ki Aşk Kırmızı hasılat uğruna abartılara dayanmış bir projedir. İddialı giriş yapmış olsam da gerekçelerim var. Bu gerekçeleri kostüm makyaj, karakterler ve müzikle özetleyebilirim.

Öncelikle yönetmenliğini Özcan Deniz’in yaptığı filmler gibi müzik çalışmalarında Avrupai bir hava yaratılmaya çalışılmış. Sonrasında romantik Türkçe şarkılara geçilmiş. Şarkılar ayrı ayrı kulağa çok güzel gelse de bir arada uyumsuz. Sahnelerin içinde fazla geliyor ve bütüne bakıldığında düzeni bozuyor. Romantik türde bir filmde müzik kritik bir etkenden bu özensizlik puan kaybettiriyor. Mekan ve dekor tasarımları hayli başarılı ve tatmin edicidir. Kostüm ve makyaja gelirsek “abartı” kelimesinin şaha kalktığını görmek mümkün. Nazlıgül karakterini öne çıkarmak adına o kadar abartılı kostümler ve makyajlar tasarlanmış ki, gözü cidden rahatsız ediyor ve tabiri caizse tırmalıyor. Nazlıgül mesleği gereği böyle giyiniyor tanımlamasının arkasına sığınmadan gerçekçi düşünmek lazım. Bu kadar kırmızıya, bu kadar koyu ve abartılı ruja gerek yok. Tamam, kırmızı aşkın ve tutkunun rengi. Filmde ise kırmızı = boya küpü olmuş. Üstelik bu abartı Nazlıgül’e de uymuyor.

Karakterlere göz atıldığında masumiyet tarafında Zeynep, tutku tarafında Nazlıgül yer alıyor. Bu ayrımı öncelikle kıyafetlerde yapmışlar. Zeynep’in kıyafetleri genelde uçuk pembe/yeşil ve sade tonlarda, çocuksu; Nazlıgül’ünkü de frapanlığın en uçlarındadır. İkinci ayrım konuşmalarında yapılmış. Zeynep hanım hanım, sempatik ve bazen de sebebini anlayamadığım çocuk sesi çıkaran kadınlar gibi konuşup davranırken; Nazlıgül tam bir fettan, hayatın sillesini yemiş, erkekleri baştan çıkarıcı şekilde konuşuyor. Bu ayrım tercihi mantıklı görünse de diyaloglar o kadar basmakalıp ve sıradan ki etkisi balon misali uçup gidiyor. Osman Sınav gibi birisi bu kadar basit kalıpları neden kullanmış, anlamak çok güç.

Senaryonun konusu hayli tedirgin edici. Kendi hayatınıza indirgediğinizde “Düşmanımın başına bile gelmesin” diyorsunuz. Bunu düşündürmesi dahi filme artı puan kazandırıyor. Kurgu türe ve diğer detaylara oranla biraz daha başarılı. En azından akıcılığı olduğu aşikar. Diyaloglar basmakalıplıktan kurtulsaydı filmin çıtası yükselecekti; karakter ve makyaj kostüme rağmen!

Nurgül Yeşilçay, her projesi izlenebilecek nadir genç oyunculardan. Neredeyse her sinema projesini takip etmeye çalışıyorum. Filmler istenilen tadı vermese de kaliteli ve gerçekçi oyunculuğu insanı büyülüyor. Bazı sahnelerde neredeyse kameradan taşacak kadar “büyük” oynuyor. Bu başarı insanı şaşırtmıyor değil. Ezgi Asaroğlu masum görünüşünü ve ses tonunu Zeynep karakteri için harika kullanıyor. Dizilerden tanıdığımız Tayanç Ayaydın kadın oyuncuların biraz arkasında kalsa da rol için etkili bir seçim olmuş. Osman Sınav’la TRT’deki “Sakarya-Fırat” dizisi sağolsun mu desek acaba?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...