15 Eylül 2013 Pazar

Disconnect (Sanal Hayatlar) (2013)

Sanal Hayatlar
Temmuz sonu Türkiye’de gösterime girse de geç keşfettiğim ve beğendiğim 2013 filmleri arasında yer alan Sanal Hayatlar, aile ve beraberlikleri teknoloji bağlantılarıyla harika bağlayan bir proje olmuş. Yönetmenliği Henry Alex Rubin üstleniyor. 115 dakikalık dramın senaryosunu Andrew Stern kaleme almaktadır. ABD yapımının baş rollerinde Alexander Skarsgard, Jason Bateman, Paula Patton, Frank Grillo, Max Thieriot, Hope Davis, Michael Nyqvist, Andrea Riseborough yer alıyorlar. Gösterime girmeden önce İstanbul Film Festivali’nde seyirciyle buluşmuştu.

İşkolik avukat baba, ailesine yeteri zamanı ayıramaz. Çocuklarını kaybeden başka çift ise birbirinden uzaklaşmıştır. Kadın yalnızlığıyla boğuşurken sırlarını internette biriyle paylaşır. Gözü yükseklerde olan bir gazeteci, mükemmel haber yakalamıştır: Yetişkin sitelerinde canlı yayın yapan ergen çocuklar! Tüm bu insanların ortak noktası ise internet. Hayat bir şekilde onları birbirine bağlamaktadır!

İletişimin vazgeçilmez unsuru haline gelen internet, insanların hayatında ne kadar etkili olabilir? Sınırı nedir, hiç düşündünüz mü? “İnternetsiz yapamam, hele cep telefonum olmadan asla!” diyenlerdenseniz, filmi kaçırmamanız gerekiyor. Türkiye’de yaşananları bile gazeteden veya sitesinden değil de Twitter’dan takip eden biri olarak, internet benim için vazgeçilmezdir. Lakin, sınırının filmdeki gibi uç noktalara gelebileceğini görmek hayli şaşırtıcı geldi.

Avukat babanın ailesinde, anne baba çocuklarıyla ilgili gibi görünse de ciddi kopukluk yaşanıyor. Asosyal erkek çocuk, okul çevresinde sevilmemektedir ve kendini arkadaşsız hayata mahkum etmiştir. Ailesi ise bunun farkında değildir. Abla okulun havalı kızlarından ve kardeşinin “ezik” görünümünden biraz rahatsızdır. Erkek çocuğun başına gelenler sonrasında babası, internet aracılığıyla çocuğunu tanımaya başlar; hem de yıllar sonra!

Küçük bebeklerini kaybeden çift, bu üzüntüyle artık çift olduklarını bile unutmuşlardır. Erkeğin kendi içine çekilmesi, kadını daha da yalnızlaştırır. Bir internet sitesinde tanıştığı adama üzüntülerini anlatır. Tek derdi bebeğini kaybetmenin yaşattıklarını biriyle paylaşmaktır. Peki bu internetteki adam kimdir? Asıl sebebi nedir? Bir aileyi daha ne kadar felakete sürükleyebilir?
İnternette canlı yayınla para karşılığında şov yapan ergenlik çağındaki çocuklar, kariyer hedefinden vazgeçmeyen gazetecinin ağına düşerler. Gazeteci bir şekilde çocuğu röportaja ikna eder ve dünyanın en önemli haber kanallarından birine adını duyurur. Lakin, çocuğun kurtuluşu mu olur yoksa çocuk oyuna geldiğini mi fark eder?

Filmde en sevdiğim nokta internetin her yaş kesiminden insanlara neler kattığı ve kaybettirdiğidir. Tüm suçu genç nesle atmaktansa büyüklere, kocalara, haber kanallarına, belki FBI’ya, kardeşlere paylaştırıyor. İnternet sadece iletişim aracı değil; artık iletişimsizlik aracı olmuştur. Getirileri kadar götürüleri hayli fazladır. Sanal alemin veremediği aile ilişkileri, sıcaklığı arayan insanlar gittikçe yalnızlığa gömülmektedir. Yönetmen, bunu neredeyse belgesel kıvamında bile düşünülecek şekilde aktarıyor. Mekan, dekor, kostüm bir bakıma arka planda kalıyor. 3 ayrı hikayeden oluşsa da kurgu çok başarılı ele alındığı için kafa karışıklığı yaşatmıyor. Senaryonun öne çıktığı filmler arasına giriyor.

IMDB’den 7.4, Rotten Tomatoes’tan 66 almıştır. Bu sefer her iki sitenin ortalama notu ideal düşüncesindeyim. Hayli kalabalık oyuncu kadrosu olmasına ve benim buna hep karşı olmama rağmen, eşit miktarlarda hikaye paylaşımı karakterleri tanımanıza, anlamanıza olanak sunuyor. Avukat baba rolündeki Jason Bateman harika performans sergiliyor. Canlandırdığı karakter bir bakıma diğer tüm karakterleri özümsemek için hazırlık yaptırıyor. En son “Oblivion”da seyrettiğim, gazeteci kadını canlandıran Andrea Riseborough ise hırsları uğruna bir insanın hayatını nasıl etkileyebildiğini gayet gerçekçi yansıtıyor.


Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim. Filmin adı, seyrettikten sonra çok daha anlam kazanıyor. Günlük hayatımızda belki de “su” kadar gündemde olan Disconnect, internetten öte iletişimsizliğe gönderme yapıyor. Ayrıca Türkçe’ye birebir çevrilmediği için hep rahatsız olsam da bu sefer Sanal Hayatlar çevirisi filmin bütünlüğüne tam uyuyor.



2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...